![]() |
![]() |
#1 (permalink) |
Hacıvat semai bitince perde gazelini okur, perde gazeli bittikten sonra devamla;
Hacıvat: Huzuru erbabı safada, nazargahi ehli dehada, yani şu bezmi şevkefzada bana da bir yari vefadar olsa. Geliverse şu kayme üzre kadem bassa, ben söylesem o dinlese, o söylese ben dinlesem. Her ikimizde söyleşirken bizi temaşâ eden ahibba safayab olsalar. Demem o demek değil, ben bendenize ben duacınıza, ben hâke, ben hâkesâre. Karagöz: (pencereden) Senin gibi kör kesere (çekilir) Hacıvat: Eli yüzü yunmuş, elfâzı düzgün bir kafadâr olsa Karagöz: (pencereden) Kafan darsa aşağı iner bollaştırırım ha(çekilir) Hacıvat: Diyelim iş ne imiş, işimizi mevlam onara, yar bana bir eğlence medettttt, aman bana bir eğlence medettt Karagöz: (pencereden) Hacıvat bağırma, evde çocuk uyuyor, uyanırsa karışmam, oturağını kafana atarım (çekilir) Hacıvat: Ah bana bir eğlence amannn Karagöz: (pencereden) Bağırsan da gelmeyeceğim, çağırsan da gelmeyeceğim (çekilir) Hacıvat: Gel benim servi bülendim Karagöz: (pencereden) Gelemem benim sümüklü efendim Hacıvat: Gel benim ömrümün hasılı Karagöz: (pencereden) Gelemem ayağımın nasırı Hacıvat: Gel benim serseri gezenim Karagöz: (pencereden) Atlarsam tepeni ezerim Hacıvat: Aşağı gelsene karagözüm Karagöz: (pencereden) memgel Hacıvat: Pergel mi? Karagöz: Beş on tane usta dülger Hacıvat: Aman karagözüm, aşağıya ne ile gelirsin? Karagöz: (pencereden) Arabayla Hacıvat: araba olmazsa? Karagöz: (pencereden)Şimendiferle Hacıvat: Anlaşıldı karagözüm senin canın letaif istiyor Karagöz: (pencereden) Nasıl da bilirsin canımın kadayıf istediğini Hacıvat: Karagözüm dil bilir misin? Karagöz: Dil de bilirim, dudak da, yanak da Hacıvat: Mesela Rumca bilir misin? Karagöz: Bilirim Hacıvat: Ela do Karagöz: Elin doluysa oraya koy Hacıvat: Anlaşıldı Rumca bilmiyorsun, Ermenice bilir misin? Karagöz: Bilirim Hacıvat: Egurnaim Karagöz: Koy oraya sonra alayım Hacıvat: Anlaşıldı, Ermenice de bilmiyorsun, Yahudice bilir misin? Karagöz: Bilirim Hacıvat: Venaki Karagöz: Al parayı ver rakıyı Hacıvat: Peki Arapça bilir misin? Karagöz: Uydur uydur söyle Hacıvat: Taal hin Karagöz: Tahin yemem sonra uyuz olurum Hacıvat: Acaba çingenece bilir misin? Karagöz: Süt be süt Hacıvat: Uclan Karagöz: (pencereden atlayarak) Soskiros Hacıvat: Ben ne diyeceğim? Karagöz: Soborlos keros de Hacıvat: Aman karagözüm ve ne dil kelamı, ve neyin lisanı? Karagöz: (hafifçe) Çingene, çingene Hacıvat: Çengelde mi? Karagöz: Hayır sırıkta asılı Hacıvat: Doğru söyle karagözüm siz kimlerdensiniz? Karagöz: Biz unkapanı’nda elek yapar elek satarız Hacıvat: Unkapanında börek yapar börek mi satarsınız? Karagöz: Zeyrek yokuşunda benden bir yumruk yer misiniz? Hacıvat: Karagözüm aslını saklayan piçtir, sen kimlerdensin? Karagöz: Çingene (tokat) Kerata bizim çingeneliği meydana koydurdu. Hacıvat: (gider, gelir) Karagözüm sen çingene değilsin, senin ahlakın çingenedir, sana çingene derlerse bühtan ederler. Karagöz: Gelip bir kere benim halimi sormazsın, bir takım saçma sapan laflar edersin. Hacıvat: Hayrola, ne oldu, hastan mı var, biriyle niza mı ettin? Karagöz: (ağlar gibi) Önümüz kış, kömür almak için Fatih’e gittim, bir de baktım, sırayla develer. En önde haşa huzurdan bir eşşek, eşeğin üstünde koca fesli bir çocuk. Derken, yukardan aşağıya bir çaylak geldi, çocuğu fesinden yakalayıp havaya kaldırdı Hacıvat: Allah allah, sonra? Karagöz: Çocuğun başındaki kırmızı fesi ciğer sanmış olacak ki, çaylak kapmış giderken altındaki eşşek de havaya, eşşeğe bağlı olan develer de birer birer havay, ben de bir devenin kuyruğundan yakaladım, haydii ben de havaya Hacıvat: Vah vah! Aman merak ettim sonra? Karagöz: Çocuğa bağırdım “Aman oğlum, fese yapış, sıkı tut.” Derken hacıvat, çocuk fesi bırakınca haydii bütün katar paldır küldür aşağıya.En altta ben, develer üstüme yığıldı. Amanın can kurtaran yok mu, diye bastım feryadı. Bir de uyandım ki ne deve var ne eşek. Ben korkuyla küçük büyük ne varsa koyuvermişim. Ne dersin bu rüyaya? Hacıvat: Vayyy deminden beri söylediğin rüya mıydı, ben de sahi diye dinliyorum Karagöz: Aptallığına doyma (tokat atar, Hacıvat gider) Sen gidersin ben de burada durmam ya, ben de çekilir giderim, iydgahta dollaba dilber seyrine, bakalım ayine-i devran ne suret gösterir (gider) (Muhavere biter, şarkı eşliğinde Nigar Hanım ve Çelebi iki taraftan girerler ve karşılaşırlar) Şarkı: makam Karcığar Feyz bahş-i cân iken âlemde şirin sözlerin Bir bakışla öldürür insanı baygın gözlerin K.Nigar: Vay küçük bey, böyle nereye gidiyorsunuz? Çelebi: Bir yerde işim var, oraya gidiyorum K.Nigar: Malum, o şırfıntı Salkım İnci olacak karının evine Çelebi: Hayır canım, benim onunla alakam yok K.Nigar: Kime yutturuyorsun bu dolapları? Karagöz: Zeytinyağlısını ben çok severim o dolmanın Çelebi: Size karşı ben yalan söylemem K.Nigar: Yazık olsun sana, ben seni namuslu bir delikanlı bilirdim, yanılmışım Çelebi: Affedersiniz hanımefendi, size karşı hiç namussuzlukta bulunmadım K.Nigar: Daha ne yapacaksın? Seni seviyorum diyerek beni aldattın, sana varımı yoğumu sattım yedirdim, bütün emlakımı sattım sana yedirdim, bütün akarımı sattım sana yedirdim. Karagöz: (pencereden) Vay pisboğaz oğlan vay, karının bütün akarını yemiş K.Nigar: En sonunda beni o şırfıntı ile değiştin S.İnci: (gelir, hiddetli hiddetli konuşur) Hanım ağzını topla, ben adamın ağzını mutfak paçavrası gibi çardanak yırtarım, bana adıyla sanıyla seksen mahalleden kovulmuş Salkım İnci derler Karagöz: (pencereden) Ooo, bu daha yaman çıktı K.Nigar: Bana da sekiz on kişiyi bıçaktan geçiren Kanlı Nigar derler. Ben de adamın saçını başını yolar kel horoza çeviririm. Karagöz: (pencereden) Allah şerlerinden korusun K.Nigar: Ben buna bütün varımı sattım, yedirdim. (çelebiyi kendine çekerek) Gel bakayım bu tarafa S.İnci: Ben de ona bütün elmaslarımı sattım yedirdim, gel beyim bu tarafa (kendine çeker) Karagöz: (pencereden) vay canına oğlanı pay edemiyorlar. K.Nigar: Bana bak kardeş, seni aldatmış elmaslarını yemiş, beni de aldattı bütün varımı yedirdi. Şurada benim evim var, götürelim bir temiz dayak atalım, soyalım kapı dışarı atalım. S.İnci: Vallahi yapalım, tut öyleyse (yakalarlar, eve götürürler) Çelebi: Aman hanımlar afedersiniz, ben hata ettim. (götürürler, içerden tokat, deynek sesleri, vurun, soyun) Çelebi: (ağlar gibi) Aman rica ederim, bari soymayınız (soyarlar, bir don bir gömlek atarlar) Çelebi: Aman donuyorum (titrer) dı dı dı dı Karagöz: (gelir) Bu da kim, sen kimsin? Çelebi: (titrer) Felaketzede üryanım dı dı dı dı Karagöz: Anlamadım ya neden böyle soyundun, pehlivan mısın? Çelebi: İki aşiftenin gazabına uğradım. Karagöz: Aşağı mahallede kazan mı kalaylşadın, kalaycı mısın? Çelebi: Hayır baba, şu karşıki evde iki kadın var, onlar beni soydular, dövdüler, beni bu hale koydular Karagöz: Vay utanmazlar, onların adları ne? Çelebi: Birinin adı Kanlı Nigar. Karagöz: Vay öteki ne? Çelebi: Salkım İnci, aman babacığım benim elbiselerimi al sana çok çok para veririm Karagöz: Sen merak etme, ben şimdi gider onların evlerini başlarına yıkarım. Hem oğlum sen beni tanır mısın? Çelebi: Tanımam ama sen bir kabadayı adama benziyorsun Karagöz: Ban adlan sanlan Karagöz derler Çelebi: Memnun oldum. Sen benim elbiselerimi al, cebimde bir altın saat var, onu sana veririm Karagöz: Altın saat haa! Çelebi: Evet, yüz altın kıymetinde Karagöz: Senin elbiselerin nerede duruyor? Çelebi: İçeride, küçük odada hemen kapının ardında Karagöz: Neydi onların adı? Çelebi: Kanlı Nigar, Salkım İnci Karagöz: Olur (gider evlerine doğru bağırır) Hey bana bakın kanlı enginar, salkım saçak, sana kanlı enginar derlerse bana da zeytinyağlı bakla derler K.Nigar: (içerden) Aman kızlar, kapının önünde biri bağırıyor, ben korkmaya başladım S.İnci: Ben de korkmaya başladım Karagöz: (oğlana) Görüyorsun benden nasıl korkuyorlar, hele adımı duysunlar, bütün bütün korkarlar, belki korkudan altlarına bile kaçırırlar. (eve doğru) Haydi açın kapıyı verin oğlanın pırtılarını K.Nigar: Verelim ama sen kimsin? Karagöz: Bana adıyla sanıyla karagöz derler, ben adamın... K.Nigar: Aman kızlar, karagöz gelmiş nerelerde kaçalım Karagöz: Bir yere kaçamazsınız, her yeriniz sarılı K.Nigar: Aman karagöz dayı, kapının önünde bağırma, biz konu komşudan utanıyoruz. İçeri gelin bir kahvemizi için, bir iki lokma da yemeğimizi yeyin Karagöz: Yemek mi? Ooo, yemeklerden neler var? K.Nigar: (içerden) Aklının ermediği yemekler var Karagöz: Mesela? K.Nigar: (içerden) Alâ terbiyeli düğün çorbası, zeytinyağlı hünkar beğendi, zeytinyağlı taze barbunya fasulyesi, kıymalı puf böreği Karagöz: (ağzını şapırdatarak) Tatlılardan neler var? K.Nigar: (içerden) Ağzına layık hanım göbeği ve elmâsiye Karagöz: Onların içinde sarmayla soyulmayla sonra da kapı dışına koyulma da var mı? K.Nigar: (içerden) Ahçı başıya soralım, öyle yemek var mı? Karagöz: Hadi açın kapıyı geliyorum (oğlana) Gidiyorum pırtılarını almaya Çelebi: Aman babacığım çabuk getir, zira donuyorum dı dı dı dı Karagöz: Ziyanı yok sen biraz çivi kes (eve gider) haydi açın kapıyı K.Nigar: Kızlar açın kapıyı Karagöz dayı geliyor, buyrun buyrun Karagöz: (girer) Sofralar kurulsun, yemekler gelsin, sonra bu oğlanın pırtıları gelsin K.Nigar: Kızlar, vurun kol demirini kapıya, getirin sopaları Karagöz: Ne oluyor? K.Nigar: Sofra kuruluyor, yatırın şunu yere, vurun kızlar vurun Karagöz: Aman vurmayın, ben bir şey istemiyorum, şaka yaptım vurmayın be K.Nigar: Soyun, atın dışarı (soyarlar atarlar) Karagöz: Vay canına, karılardan dayak yemesi ne fena, ay sırtım ayaklarım Çelebi: Nerde elbiselerim? Karagöz: Ananın köründe Çelebi: Anam orada mı? (ağlar) Eyvahh beni böyle görmesin Karagöz: Ne anası be Çelebi: Elbiselerin ananın önünde demedin mi? Karagöz: Vay uydurucu kerata, görmüyor musun, ben de soyuldum Çelebi: Ne olacak böyle? Karagöz: İki çıplak bir hama yakışır, gidelim şuradaki hamam girelim Çelebi: Aman babacığım ne olacak böyle halimiz, ben donuyorum Karagöz: (eve doğru gider) Bana bakın, kanlı enginar, salkım saçak hanımlar verin bizim elbiselerimizi K.Nigar: Kızlar bir tekne soğuk su getirin şunların kafasına dökelim Karagöz: Vazgeçtim Hacıvat: (gelir) Karagöz: (iki büklüm olur) Eyvah Hacıvat geldi Hacıvat: (tanımaz) Bunlar taştan mamül heykeller galiba? Çelebi: Bu adam ne dedi? Karagöz: Taş kasaptaki dilenci keller dedi Hacıvat: Bana bakın siz kimsiniz Çelebi: Felaketzede üryanız Karagöz: Evet Feriköy’ünde urbacıyız Hacıvat: (kendi kendine) Ben bu sesi tanıyacağım, karagöz? Karagöz: (başını kaldırır) ha? Hacıvat: Aman birader bu ne kıyafet? Karagöz: Ortalığa ziyafet Hacıvat: Ne oldunuz böyle? Bu yaştan sonra pehlivanlığa mı heves ediyorsun? Ya bu delikanlı kim? Karagöz: Pehlivanlık değil Hacıvat: Peki niçin soyundunuz? Karagöz: Biz soyunmadık, bizi soydular Hacıvat: Kim soydu? Karagöz: Şu arada iki karı var, onlar önce bunu sonra beni soydular, bu oğlanı iki karı aldatmış evlerine götürmüşler parasını elbiselerini almışlar, sonra kapı dışarı atmışlar Hacıvat: Peki, ya seni kim soydu? Karagöz: Ben de bunun elbiselerini istedim, karılar gel verelim dediler. Kurnazlıkla beni içeri aldılar bir temiz dayak attılar, bu hale koydular, kapı dışarı attılar Hacıvat: Kimmiş bunlar, bu mahalleye nerden gelmişler, bunların adı ne? Karagöz: Ben bilmem, oğlan bilir Hacıvat: Bunlar kim? Adları ne? Çelebi: Birinin adı Kanlı Nigar birinin adı da Salkım İnci. Hacıvat: Ben şimdi gider onların hadlerini bildiririm (eve doğru gider) bana bakın hanımlar K.Nigar: Sen kimsin? Hacıvat: Ben bu mahallenin ihtiyarıyım, adıma Hacı Evhad çelebi derler K.Nigar: Aaaa! Kızlar Hacıvat çelebi gelmiş, açın kapıyı, buyrun Hacıvat çelebi içeri, bir yorgunluk kahvesi için Hacıvat: Siz buraya nerden geldiniz? K.Nigar: Efendim içeri buyrun, hem konuşalım hem söyleyelim, ne olur bir kahvemizi için. Karagöz: Sakın içeriye gireyim deme, sonra karışmam K.Nigar: Hacıvat çelebi buyursanıza kapı açık duruyor Hacıvat: Geliyorum (girer) Efendim bunları niye soydunuz? K.Nigar: Biz soymadık, onlar içeri girdiler ve soyunup çıktılar Hacıvat: Siz soymuşsunuz, sebebi? K.Nigar: Kızlar, vurun kol demirini kapıya, şimdi sana sebebini söyleriz Karagöz: (sıçrayarak) Eyvah kol demiri kapıya kondu K.Nigar: Yatırın şunu aşağıya, vurun! (tokat değnek sesleri) Hacıvat: Aman efendim, ben zayıf ül bünye adamım, rica ederim vurmayın K.Nigar: Atın dışarı, üstünü başını da soyun öyle atın Hacıvat: (ağlayarak gelir) amanın dostlar, hem dövdüler, hem üstümü başımı soydular, enfiye kutumu aldılar Karagöz: Vay kerata, dayak yediğine, çırıl çıplak edilip sokağa atıldığına yanmıyor da enfiye kutusunu arıyor, aman hacıvat ne hale dönmüşsün (kafasına vurarak) kafaya bak! Topatan kavununa benziyor Çelebi: Karagöz ne oldu hacıvat’a Karagöz: Ne olacak o da bizim gibi oldu , gel hacıvat geç arkama (hacıvatı arkasına geçirir) Hacıvat: Aman karagözüm ne olacak halimiz? Karagöz: Meşhur atasözü vardır, biz onu tutmadık, işte böyle cas cavlak olduk Hacıvat: Aman karagözüm o atasözü nedir? Karagöz: El için yanma nâre, yak çubuğunu safanı ara derler Hacıvat: Çok doğru karagözüm Mercan ağa yâlel türküsüyle gelir Hobeleka, hobeleka, hobeleka dingala Mercan: Oo siz kim oluyor böyle çimçiplak olmuş? Hacıvat: Aman karagözüm bu arap ne dedi? Karagöz: Üç kişi çılbır mı yediniz diyor? Mercan: Solesenize siz kim oluyoo? Karagöz: Adamız adam Mercan: Nasıl adamsınız? Karagöz: En arkadaki akar yiyen adam benim, arkamdaki enfiye kutusunu yiyen adam Mercan: Ya sen kim oluyo? Karagöz: Ben de bir altın saat uğruna cascavlak olan adam Çelebi: (kendi kendine) Eyvah benim lalam geldi Karagöz: Bu senin lalan mı? Çelebi: Evet benim lalam Karagöz: Bana bak hacı karanlık, sen burda kimi arıyorsun? Mercan: Benim kucuk beyi buralara geldi mi? Karagöz: Şu arkamdaki mi, bak bakalım Mercan: Ooo kucuk bey ne oldu boyle, çımçıplak olmuşsun Çelebi: Aman lala sorma, beni yolda iki karı yakaladı, zorlan şu karşıki eve soktular, elbiselerimi paralarımı aldılar. Karagöz: Bi de temiz dayak attılar, kapı dışarı attılar Mercan: Vah vah!.. kim bu kadınlar, sen onları bana goster, ben onların kafasını kırıyo Çelebi: Senin arkandaki evde oturuyorlar Mercan: Adları ne bunların? Karagöz: Biri kanlıenginar biri salkımsaçak Mercan: Ben şimdi gidiyo, onların kafasını kırıyo, (eve gider). Bana bakın enginar hanım, salıncak hanım, açın bakim bana kapıyı Zenne: (içerden) Aman kızlar, Mercan Ağa gelmiş Karagöz: Mercan değil çakmakçılar yokuşu gelmiş Mercan: Soyleyin keratalar, benim kucuk beyi kim boyle çimçiplak yaptı? Zenne: İçeri gel de söyleyelim Mercan: Açın kapıyı geliyorum (girer) kim benim kucuk beyi çimçiplak yaptı söyleyin Zenne: Sen ne istiyorsun? Mercan: Elbiselerini istiyorum Zenne: peki verelim, kızlar vurun kol demirini kapıya, yatırın şunu aşağıya vurun, vurun!...(tokat değnek sopa sesleri) soyun atın dışarı... Karagöz: Eyvah!..hacı karanlığı dövdüler, soydular, attılar. Eyvah, bana bak hacı karanlık, ne oldun sen böyle marsık gibi dışarıya fırladın Mercan: Ooo donuyo, donuyooo Karagöz: Geç bakalım sen den sıraya... (arkasına alır) (Türkü söyleyerek Beberuhi gelir) Beberuhi dimeto dimeto beberuhi Vardım halebe bindim dolaba paraları verdim rakı şaraba Beberuhi: Ha haaa haaa, bunlar da kim, hamam kaçkınlarına benziyorlar. Değil, değil, bunlar sümüklüböcek, kabuklarından çıkmışlar hahh hahhh hahhh Karagöz: Alay etme ulan sümüklü böcek sensin Beberuhi: Hah hahhh hahhh, adammışlar be laf ediyorlar Karagöz: Sen nesin? Beberuhi: bana adıyla sanıyla altıkulaç beberuhi derler Karagöz: Ulan senin beşbuçuğun palavra be, sen yarım kulaç bile yoksun Beberuhi: Siz burda necisiniz? Karagöz: Adamız Beberuhi: Yuh! hiç böyle çıplak adam olur mu? Karagöz: Biz denizde yüzüyorduk, elbiselerimizi çaldılar böyle çıplak kaldık Beberuhi: Yuh! kim çaldı? Karagöz: Şu arkadaki evde iki tane kadın var, onlar çaldı Beberuhi: Gidip alsanıza Karagöz: Vermiyorlar Beberuhi: Niye vermiyorlar Karagöz: İçinizde akıllı kimse gelsin alsın diyorlar Beberuhi: Yuh! hepiniz enayi misiniz, içinizde hiç akıllı yok mu? Karagöz: Vardı ama sattık Beberuhi: Ben şimdi gider elbiselerinizi alırım, bana ne verirsiniz? Karagöz: Sana para veririz Beberuhi: Olur (kapıya gider) bana bakın hanım amcalar Karagöz: Ulan hanımdan amca olur mu? Beberuhi: Sen karışma sarmısak kafalı, (bağırarak) bana bakın hanım amcalar size söylüyorum, verin bunların elbiselerini, bana para verecekler Zenne: (içerden) İçeri gel de al Beberuhi: Açın kapıyı geliyorum, (girer) haydi verin elbiseleri Zenne: Şimdi alırsın, kızlar vurun kol demirini kapıya, yatırın şunu aşağıya, vurun vurun Karagöz: Eyvah, bu altı kulacı da dövüyorlar Beberuhi: (bağırarak) Vurmayın beee! anneme söylerim sizi döver sonraa (ağlar) Zenne: Soyun atın dışarıya Beberuhi: (çıplak olarak perdeye gelir, başlar ağlamaya) Karagöz: Ağlama oğlum ağlama, sen de sıraya geç bakalım (beberuhi karagözün arkasına geçer) (Türkü söyleyerek Tuzsuz Deli Bekir gelir) Sarhoşum ama falso yapmam Olur olmaz hovardaya kulak asmam Tuzsuz: Eyy gidi felekkk, ey gidi felek!... Karagöz: Hoş geldin burnu dümbelek Tuzsuz: Siz nesiniz bre? Karagöz: Biz balığız balık Tuzsuz: Ne balığı? Karagöz: En arkadaki uskumru, onun önündeki istavrit, onun önündeki kaya, onun önündeki pisi... Tuzsuz: Ya sen? Karagöz: ben de çingene palamudu Tuzsuz? Ben çingene palamudunun mezesini çok severim, gel seni götüreyim şurada fırıncı var, vereyim güzel bir kızartsınlar, üstüne limon sıkayım, rakıma meze yapayım Karagöz: Aman yavaş ol sonra benim kılçığım senin boğazına batar Tuzsuz: Doğru söyleyin be siz nesiniz? Karagöz: Pehlivanız Tuzsuz: Ne pehlivanı? Karagöz: En arkadaki emlâk akar pehlivanı, onun önündeki enfiye lokum pehlivanı, onun önündeki simsiyah arap özengi pehlivanı, onun önündeki meşhur altıkulaç pehlivanı Tuzsuz:Ya sen? Karagöz: Ben de somun pehlivanı Tuzsuz: Doğru söyleyin, niçin böyle soyundunuz? Karagöz: Bak sana söyleyeyim, senin adın ne? Tuzsuz: bana adıyla sanıyla Tuzsuz Deli Bekir derler Karagöz: belli senin ne tatsız tuzsuz bir adam olduğun Tuzsuz: Söylesenize bre ne oldu size? Karagöz: Bak sana söyleyeyim, şu arkada iki tane kadın var, Tuzsuz? Adları ne? Karagöz: Birinin adı kanlı enginar, birinin adı salkım saçakmış. İşte onlar önce şu en arkada duran delikanlıyı eve almışlar, paralarını almışlar soyup sovana çevirmişler, bir temiz de dayak atmışlar, kapı dışarı etmişler, ben de bu çocuğun haline acıyıp gittim karılardan elbiseleri istedim, gel içeri verelim dediler, içeri girdim beni de dövdüler, soydular, kapı dışarı attılar. Velhasıl hepimizi işte böyle dövdüler, soydular kapı dışarı attılar. Tuzsuz: (karagöz'e doğru tükürerek) Tuuuhhh!... Ulan bu kadar adamı iki karı dövsün, soysun kapı dışarı atsın, tuhhhhh Karagöz: Tükürme suratıma be Tuzsuz: Ben şimdi gider onların hadlerini bildiririm (gider kapılarına) Eyytttt!... Açın kapıyı bre Tuzsuz Deli Bekir geldi... Zenne: Aman kızlar çabuk kapıyı açın, Tuzsuz Deli Bekir gelmiş hepimizi kırara geçiriri valla Tuzsuz: Eyyttttt!... Duymuyor msunuz, açın kapıyı yoksa şimdi kıracağım Zenne: Aman kızlar çabuk kapıyı açın, buyurun yiğidim, şahbazım buyurun Tuzsuz: (içeri girer) Niye açmıyorsunuz kapıyı breee Zenne: Affedersiniz Tuzsuz dayı, mutfakta yemek pişiriyordum Tuzsuz: Bana bakın bunları siz mi soydunuz? Zenne: Hayır onlar kendileri soyundular Tuzsuz: Niye soyundular? Zenne: Güreşeceklermiş, aman canım sen onları bırak, senin şişen de rakın da kalmamış, bizde biraz rakı var içmez misiniz? Hem de uskumru tavasıyla meze var Tuzsuz: Nasıl içmem, getirin buraya Zenne: Kızlar, vurun kol demirini kapıya Çelebi: Aman Karagöz baba ne olacak? Karagöz: Tuzsuz Deli Bekir şimdi tuzlanacak Zenne: Yatırın şunu aşağıya, vurun vurun Tuzsuz: (bağırarak) Vurmayın bre nâbekarlar, şimdi evinizi ateşe veririm Zenne: Soyun, atın kapı dışarı (atarlar) Tuzsuz: Eyy gidi felek, ey gidi felek Karagöz: Hoş geldin kafası dümbelek, nerde kaldı Tuzsuz Deli Bekirlik? İşte adamı böyle döverler, cascavlak dışarı atarlar Tuzsuz: Benim uykum var, şöyle bir yatayım (yatar) Karagöz: Dayağı yiyince herifin uykusu geldi (Türkü söyleyek Uzun Efe gelir) Efeyim severim ben zevki safayı Gam bilmem ne imiş attım ben cefâyı Karagöz: Ooo, bir kabadayı adam geldi, dur bakalım ne yapacak Efe: Üleynnn siz kimsiniz? Karagöz: (taklit ederek) Adamızzzzz Efe: Niye böyle soyundunuz? Karagöz: Hava sıcak da ondan Efe: Doğru söyleyin niye soyundunuz? Karagöz: Ben sana doğruyu söyleyim, şu en arkada duran delikanlı, iki kadının parasını yemiş, kadınları aldatmış, kadınlar da bunu yakalamışlar, evlerine götürmüşler, soymuşlar, bir temiz dayak atıp kapı dışarı etmişler Efe: Eee sonra? Karagöz: Ben bu çocuğun haline acıdım, gittim kadınlardan elbiseleri istedim, gel verelim dediler, beni içeri aldılar, soydular soğana çevirdiler, bir de temiz dayak attılar, haydi kapı dışarı. İşte efem hepimizi bu kadınlar soydular, dövdüler, kapı dışarı attılar. Sakın sen de gireyim deme, sen de bizim gibi böyle cascavlak olur çıkarsın dışarı, karışmam Efe: Hımmm, peki.(eve gider) Bana bakın kızlar Zenne: Aaa!..Uzun Efe gelmiş, kızlar kapıyı açın içeri girsin Efe: Bana bakın, bunları niye soydunuz? Zenne: İçeri gir de sana olan biteni anlatayım Karagöz: Sakın haaa!... Hem mariz hem de cascavlak bizim gibi haydi kapı dışarı Efe: Söyleyin bakalım, bunları niçin bu hâle koydunuz? Zenne: O oğlan beni ve Salkım İnci'yi aldattı, sizi seviyorum diyerekten benim varımı yoğumu bitirdi, bu Salkım İnci'yi de benim gibi aldatmış, onun da malını mülkünü bitirmiş, biz de bunu sokakta yakaladık, içeri aldık bir temiz dövüp soyduk, kapı dışarı attık Efe: Yaaa!... Ya ötekiler? Zenne: Onlar da oğlandan tarafa çıkıp zorlan bizden oğlanın elbiselerini almak istediler, onları da bir temiz soyduk, dövdük, kapı dışarı attık. O oğlan da anlasın, kadınları kızları aldatıp, kandırıp paralarını, malını mülkünü yemesin Efe: Peki öyleyse, ben onların hadlerini bildiririm, siz bunların elbiselerini verin. Bu hâl hepsine bir ders olmuş olur Zenne: Peki efendim, gelsinler elbiselerini alsınlar Efe: (çağırır) na bak, buraya gel (Karagöz girer) |
|
![]() |
![]() |
Etiket Ekle |
kanli, kanlı, nigar, oyunu |
Seçenekler | |
Stil | |
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Kanlı Nigar | Tevfik | K | 0 | 06 Şubat 2012 01:26 |
Sin - Sin Oyunu, Yüzük Oyunu, Soğan Kapması (Kahramanmaraş) | Yağmur | Akdeniz Bölgesi | 0 | 07 Ağustos 2010 08:47 |
Kanlı Kavak - Karagöz ve Hacivat oyunu | Tevfik | Tiyatro | 0 | 18 Temmuz 2010 15:24 |
Kanlı Nigar | Tevfik | Tiyatro | 0 | 18 Temmuz 2010 15:17 |
Karagöz Ve Hacivat Kanlı Nigar | Tevfik | Tiyatro | 0 | 16 Temmuz 2010 17:40 |